Doğaçlama Organik Gıda
2015 yılında Gökçe Ayça Gündüz tarafından kurulmuş Organik Tahıl ve Bakliyat Filizleri organik gıda üreticisi.
Doğaçlama Ürünleri için tıklayınız...
Doğaçlama Gıda Üretim ve Tic. Ltd. Şti. 2015 yılında Gökçe Ayça Gündüz tarafından kurulmuştur.
Doğa bize ne sunuyorsa her türlüsünü deniyoruz. Yeri geliyor taş devrindeki gibi beslenmeye çalışıyoruz. Çiğ ve canlı besinlerle tanışıyoruz. Sebze ve meyve suları ile detokslanıyoruz. Alkali yiyeceklerin, organik ürünlerin tadını çıkarıyoruz. Hücrelerimizi besliyoruz. Mutfaklarımıza sağlıklı, besleyici gıdaları sokuyoruz. Bedenimizin ihtiyaçlarını önemsiyoruz. Damak zevkimiz de gelişiyor, kurallara uymuyor. İçimizden gelen sese kulak veriyoruz. Doğaçlama da işte bu felsefe ile Nisan 2015’te doğdu…
Mikro Herkül nedir?
Biyoaktif bileşikler açısından zengin bir kaynak olduğu yapılan çalışmalarla ortaya konulduktan sonra tahıl ve bakliyat filizleri, Doğu Asya ülkelerinden sonra Batı Avrupa’da ve Amerika’da da tanınmaya başlanmış.
Besinsel özellikleri yanında filizlendirme esnasında artış gösteren diyet lifi içeriği, vitamin, mineral, flavonoidler ve fenolik bileşenler sayesinde filizler, günümüzde önemli fonksiyonel gıdalar arasında değerlendiriliyor; her mevsim zengin çeşitlilikte tüketilebilecek taze sebzeler olarak düşünülüyor.
Mikro Herküllerimizi topraktan bağımsız, havası özel olarak dezenfekte edilen, ideal sıcaklık ve nem koşullarına sahip, kontrollü ve kapalı bir alanda yetiştiriyoruz.
Filizlendirme 3 aşamada gerçekleştiriliyor.
Üç aşamalı olarak lezzet, homojen filizlenme ve koku testinden geçirdiğimiz bakliyat ve tahıl tohumlarımızı hijyenik koşullarda yıkadıktan sonra 8 ila 12 saat suda bekletiyoruz. Ardından durulayarak sularını süzüyoruz.
Durulama ve süzme işlemi yaklaşık 8 saatte bir, 3 gün boyunca sabah ve akşam tekrarlanıyor. Filizlendirme işlemini filizler 1,5-2 cm olunca bitiriyoruz. Çünkü besin öğeleri açısından maksimum değer bu noktada yakalanıyor. Filizi çok fazla uzattığınızda o besin değerleri yavaş yavaş azalıyor çünkü tohum artık enerjisini kendini büyütmeye harcıyor.
Gökçe Ayça Gündüz kimdir?
Aile geçmişimde ne ünlü aşçılar, ne beslenme uzmanları ne de girişimcilik ruhu var. Benimkisi “içimden” geldi. Onaltı yıl reklam yazarlığı yaptıktan ve kendi reklam ajansımı kurduktan sonra baktım ki olmuyor, işin içinde bir akış, kendiliğindenlik yok, hep bir şeyleri zorluyorum, sabahları şevkle kalkmak yerine karnımda bir ağrı ile uyanıyorum.
Kendime sordum: Ne yapmak istiyorum? Beni ne mutlu eder?
Aldığım cevap şu oldu: İnsanların hayatına değer katan markalar için çalışmak keyifli evet ama insanların yaşamına değen ben olmak istiyorum! İnsanlara faydalı olacak, güzel ürünler üretmek istiyorum.
Peki ne üretecektim? Bunu bulmak için çok uzağa gitmedim. Seksenden fazla markanın reklamını yapmış, birçok sektörde çalışmıştım: Bankacılık, gayrimenkul, mobilya, otomotiv, giyim, iletişim, beyaz eşya, havacılık, turizm, lojistik, kozmetik… ve gıda!
Gıda markaları beni her zaman daha çok heyecanlandırıyor, keyif veriyordu. Zaten sağlıklı yaşamaya ve beslenmeye “doğal” bir merakım da vardı. Katıldığım festivaller, workshoplar, okuduğum kitaplar, takip ettiğim bloglar, seyrettiğim programlar, denediğim tariflerle yıllar içinde fark etmeden bu konuda kendimi geliştirmiştim.
Gıda endüstrisinin ne hale geldiğini bildiğimden mümkün olduğunca işlenmemiş, katkısız, organik yiyecekler yiyordum. Kola, cips yakınımdan bile geçmezdi. (Markette herhalde pas geçtiğim tek yer yanar döner paketlerdeki abur cubur reyonudur.)
Gıda intolerans testi yaptırmak da aydınlatıcı olmuştu benim için, vücudumuzun hangi yiyeceklere nasıl tepki verdiğini, ne yemem, ne yememem gerektiğini anlamıştım. Mesela glüten, candida denen arkadaşlarla orada tanışmıştık; sindirime yardımcı olsun diye yediğim yemeklere özellikle bakliyatlara sürekli eklediğim için kimyonu çok yararlı olsa da artık vücudumun tolere edemediğini öğrenmistim. Herşeyin çoğu zarar, azı karar diye boşuna dememişler…
Spor yapmayı sevdiğim için düzgün beslenmek de benim için önemliydi. Protein, karbonhidrat, yağ dengesi; Omega 3, D vitamini, probiyotik takviyeleri…
Organik pazardan, organik ürün satan marketlerden, internet sitelerinden ya da atadan dededen kalma geleneksel yöntemlerle üretim yapan güvendiğim, bildiğim çiftliklerden alışveriş yapıyordum. Mevsimine göre beslenmeye çalışıyordum. Excel’de yemek listeleri oluşturmuş, yüzlerce tarif biriktirmiştim. Yemek dergilerinde gözüme kestirdiğim besleyici tarifleri koparıp koparıp klasörlüyordum.
Faydalı olduğunu düşündüğüm ne varsa almış, pişirmiş, tatmıştım.
Ekmek makinesinde ekmekler, Actifry’da sağlıklı kızartmalar, keçi sütünden kefirler, canı çok tatlı çeken biri olmasam da unsuz, şekersiz tatlılar yaptım. Nerede yeni bir ot, sebze buldum, internetten tariflerle denedim. Mehmet Öz’ün programında görüp sabah kahvaltısında kendi yaptığım badem sütüne çiğ sebze, meyve ve yararlı yağlar katarak smoothie’ler hazırladım. Kursa falan gitmeden tariflere bakarak suşi yapmayı öğrendim.
Keşfetmeyi sürdürdükçe zerdeçal, kinoa, avokado, zencefil, çörek otu, haşhaş, susam, hindistancevizi yağı, kişniş, keten tohumu, keçi boynuzu, kabak çekirdeği, ısırgan otu sevdiğim lezzetler oldu (bu aralar favorim organik et, tavuk ve sebze suları…)
Ne yalan söyleyeyim bu yeni ve sağlıklı olan yiyecekleri bulma merakım beni bebek maması yemeye kadar götürdü. Bundan bir 8-9 sene önce taze yaban mersini bulmak mümkün değildi, ben de yaban mersini çok faydalı diye okumuştum. Baktım bebek mamalarında var hem de organik, afiyetle aldım yedim birkaç sefer.
Bu arada lezzetten ödün vermeyi hiç düşünmedim. Ağzımın tadını hep bildim :)
Bir kere baba tarafım Hataylı, annem Yugoslav göçmeni. Bu iki mutfağın lezzetleri ile küçüklükten beri tanışığım. Ailemde yemeğe bir düşkünlük var çünkü yemekte ve sonrasında da sürekli yemek konuşuyoruz :) Evet bu gerçeği yadsıyamam.
Küçükken daha sabah kahvaltısında babamın yaptığı kısır, küflü çökelek salatası, közlenmis yoğurtlu patlıcan, humus, zahter salatası, yeşil zeytinli maydanoz salatası, oruk, kaytaz böreği gibi birçok insanın ya rakı sofrasında meze diye yediği ya da akşam yiyebileceği lezzetleri afiyetle yerdik.
Ananemin Yugoslav böreğini, pişilerini, kaymaçinasını (krem karamel); ajvar, pita ekmeği gibi Balkan tadlarını unutmuş değilim. Annemin de hakkını yemeyeyim, yeni lezzetlere açık olma ve değişik malzemeleri deneme cesaretim ondan geliyor.
Tüm Doğaçlama Ürünleri
%100 , güvenilir .
(=ekolojik, biyolojik), üretimde kimyasal girdi kullanmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı üretim biçimidir.
; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.
Organik ürünler “görüntüsünden, tadından, kokusundan” anlaşılmaz, bilimsel ve hukuki kriterlere göre izlenip denetlenerek belgelendirilir.
Bir ürünün “doğal, naturel, katkısız, hormonsuz, saf, iyi tarım, köy ürünü, çiftlikten, ev yapımı, sağlıklı” gibi ifadelerle pazarlanması organik olduğu anlamına gelmez.
, Avrupa Birliği Organik Tarım Mevzuatıyla uyumlu, ve 'ne uygun olarak üretilip, Tarım Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş tarafından laboratuvar analizleri ile denetlenerek sertifikalanır.
|
|
|
|
|
|
|
|