Organik, üretimde kimyasal girdi kullanmadan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı üretim biçimidir.
Ekolojik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.
Organik, bilimsel ve hukuki bir kavramdır.
Bir ürünün “doğal, naturel, katkısız, hormonsuz, saf, köy ürünü, çiftlikten, ev yapımı, sağlıklı” gibi ifadelerle pazarlanması organik olduğu anlamına gelmez.
Bir ürünün organik olarak üretilip pazarlanabilmesi için, Avrupa Birliği Organik Tarım Mevzuatı doğrultusunda,
T.C. Organik Tarım Kanunu ve
Organik Tarım Yönetmeliği'ne uygun olarak üretilip,
Tarım Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Organik Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları tarafından,
üretici ve ürünlerin laboratuvar analizleri ile denetlenmiş, izlenebilirlik sistemi ile her aşaması kayıt altına alınıp belgelendirilmiş olması gerekir.
T.C. Organik Tarım Kanunu'na göre; Organik, Ekolojik, Biyolojik ve kısaltmaları olan Org, Eko, Biyo, Bio kelimeleri aynı şeyi fiade eder.
24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Birliği içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen
2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Avrupa Birliği'ndeki
mevzuata uyum sağlamak üzere Organik ürünlerin üretimi, tüketimi ve denetlenmesine
dair 5262 sayılı “Organik Tarım Kanunu” 03.12.2004 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır. Bu kanun gereğince hazırlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına
İlişkin Yönetmelik” 10.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
• Organik Tarım Kanunu
• Organik Tarımın Esasları Ve Uygulanmasına
İlişkin Yönetmelik
Neden Organik?
Birey olarak yaptığımız seçimler (alışveriş seçimlerimiz) üretimi ve ekonomiyi yönlendirir.
Sadece "ucuz ve bozulmayan ürün" talep ettiğimiz sürece tüm sistem ucuz ürün
üretmek için seferber olacaktır...
Ekolojik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.
Daha geniş anlamda çevreyi korumayı amaçlayan,
doğadan aldığını doğaya geri veren, tarımın sürekliliğini sağlamayı hedefleyen ve
hatta çalışanlarının menfaatlerini korumaya başlayan toplu bir felsefenin ürünü,
bir yaşam biçimi. Organik ürünler vücudunuzun doğal dengesini bozmaz, canlılık verir,
tamamen doğadaki organik bitkilerden elde edilir. Saf ve doğal olmayan hiçbir madde
içermez.
Neden Organik ürün tüketmeliyiz? İşte cevabı...
Organik Ürünlere Güvenebilir Miyim?
Bir ürünün Organik Sertifika sahibi olabilmesi için,
Avrupa Birliği standart ve kurallarına göre düzenlenmiş olan T.C. Organik Tarım Kanunu çerçevesinde
T.C.Tarım Bakanlığı’nın yetkilendirdiği sertifika kuruluşları tarafından,
labaratuvar analizleri ve izlenebilirlik sistemi ile denetlenmesi ve belgelendirilimesi gerekir.
• Tarla’nın denetlenerek sertifikalanması
• Üretici/Çiftçi’nin eğitilip, denetlenerek sertifikalanması
• İzlenebilirlik sistemi kurulması
• Tohum’un denetlenerek sertifikalanması
• Organik Gübre ve girdilerin denetlenerek sertifikalanması
• Yetişip hasat edilen Ürün’ün kayıt altına anılıp denetlenerek sertifikalanması
• Ürünü İşleyen’in denetlenerek sertifikalanması
• Ürünü Paketleyip Pazarlayan’ın denetlenerek sertifikalanması gerekir.
Organik ürünlerin fiyat farkının sebebi:
• Organik ürün üretmek, kuralları zorlu ve her aşaması meşakkatli bir üretim biçimidir.
• Kimyasal tarım ilaçları (=zehir, pestisit) kullanılmadığından zararlılarla mücadele zordur, verim ve ürün kaybı yaşanır
• Kimyasal yabani ot zehiri (herbisit) kullanımı yasak olduğundan, çiftçi ve tarım işçileri tarafından, yabani otlar tek tek elle ayıklanır
• Doğal Tohum kullanıldığından verim düşüktür, organik tohum maliyeti yüksektir
• Suni Gübre kullanılmadığından verim düşük, organik gübre maliyeti yüksektir
• Tarlaya traktör ve tarım aracı giremediğinden işçilik maliyeti yüksektir
• Eğer öncesinde tarlada kimyasal gübre ve ilaç kullanılmışsa 5 yıla varan süreyle tarla bekletilir
• Organik ürün tüketimi düşük olduğundan, organik üretim yapan işletmeler küçüktür, birim maliyetler yüksektir
• Yukarıda sayılan tüm denetim ve sertifikalama işlemleri için her bir üretim döneminde ayrı ayrı sertifika ücreti ödenir
ALDANMAYIN!
SERTİFİKASI YOKSA ORGANİK DEĞİLDİR!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YETKİLENDİRİLEN
ORGANİK TARIM KONTROL VE SERTİFİKASYON KURULUŞLARI
Organik (ekolojik, biyolojik) tarım ürünleri (bitkisel ve hayvansal ürünler, su
ürünleri, tohum, gübre, fide, fidan ve tüm diğer girdiler, gıdalar, vitaminler ve
diğer tüm katkı maddeleri ile hammedesi tarım olan tüm sanayi ürünleri) üretecek,
işleyecek, pazarlayacak, ithal veya ihraç edecek özel veya tüzel kişilerin faaliyette
bulunabilmeleri için aşağıda verilen, Tarım Bakanlığı tarafından yetki almış kontrol
ve sertifikasyon kuruluşlarından biriyle sözleşme yapmaları zorunludur. Gerekli
olan sözleşme yapılmadan bu faaliyetlerde bulunulamaz!!!
KOZMETİK ve TEMİZLİK ÜRÜNLERDE EKOLOJİK ÜRÜN SERTİFİKALARI
TESKTİL ÜRÜNLERİNDE KULLANILAN ORGANİK (EKOLOJİK) SERTİFİKALAR
a. Organiğin Tanımı
Sözlük anlamı: Canlı organizmalardan türetilmiş.
Günlük yaşamımızdaki anlamı: Hammaddeleri sentetik gübreler, böcek
ilaçları ve hormonlar kullanılmaksızın yetiştirilen, sentetik kimyasallar kullanılmaksızın
prosesten geçirilen besin, tekstil, kozmetik vb. ürünler.
b. Organik Tarım
Organik besin veya kozmetik maddelerini oluşturacak olan bitkiler önceden belirlenmiş
ve kesin üretim standartlarına göre yetiştirilirler.
Organik sertifikalı buğday, arpa vb. gibi tahıllar, diğer ekinler, sebzeler ve meyve
veren ağaçlar konvansiyonel böcek öldürücüler (özellikle toprakta ve doğada bozulmadan
kalıcı olabilen aldrin,chlordane, DDT, dieldrin, endrin, heptachlor, hexachlorobenzene,
mirex, toxaphene) kullanılmaksızın yetiştirilmelidirler, çünkü bu kimyasallar kolaylıkla
toz veya gaz hale geçerek yeraltı ve yerüstü sularının yanında atmosfere de karışarak
yüzlerce kilometrelik mesafeler katedebilmekteler.
Bu kimyasallar biyolojik sistemlerde ilk konsantrasyonlarının 70,000 katına kadar
birikebilmekte, zararlı etkilerini yıllarca sürdürebilmektedirler.
Bu böcek ilaçları hedef gruplarından çok daha geniş ve insanları da içine alan bir
grup canlı için tehlike arzetmekteler. İnsanlarda endokrin sistemi düzensizliklerine,
kansere, bağışıklık sistemi hastalıklarına, sinir sistemi hastalıklarına, kısırlığa,
sakat doğumlara yol açmaktadırlar. Bu sentetik maddeler kuşlara, balıklara ve doğadaki
diğer canlılara da büyük zararlar vermekteler.
Organik tarımda kullanılması yasaklanan kimyasallardan diğer bir grup ta inorganik
gübrelerdir. Özellikle fosfat içeren suni gübreler zamanla tarla toprağında arsenik,
kadmiyum ve uranyum birikimine neden olmakta, bu elementler besin maddeleriyle insan
sağlığını tehdit etmekteler. Ayrıca suni gübrelerin üretim teknolojileri de madenlerden
taşınmaları ve arıtılmaları sırasında çevreye zararlı olabilmektedir.
Organik tarımda kullanılması öngörülen organik gübreler; katı halde hayvan gübresi,
hayvan gübresi ve su karışımları, mutfak ve ev artıklarının beslediği kurt karışımlarının
oluşturduğu gübreler (vermicompost), turba (yosun), atık sular ve guano (martı gübresi)
dir.
Organik ürünler tüketiciye ulaşmadan önce kesinlikle iyonize radyasyona maruz kalmamalı
ve hazırlanmaları sırasında renk verici kıvam arttırıcı sentetik katkı maddeleri
kullanılmamalıdır.
Bazı ülkelerde genetik modifiye edilmiş ürünler de organik listesinden çıkarılmıştır.
c. Organik Ürünler
Ürünün organik olduğunu nasıl anlıyoruz?
Türkiye de özellikle son zamanlarda tüketicinin organik konusundaki bilinç yetersizliği
fazlasıyla kötüye kullanılmaya başlandı.
Birçok ürünün üzerinde gerçekten organik prosüdürüne uymadığı halde “% 100 organiktir”
ibaresi yer alıyor. Firmalar özellikle bitkisel ürünlerde kullandıkları bitkileri
zaten doğadan topladıklarını ve doğadaki herşeyin de organik olduğunu belirtiyorlar.
Üretimde zorunlu olarak kullanılan yardımcı kimyasal maddelerin de organik yönetmeliğine
uygun ve dikkatle seçilmesi gerçeğini görmezden geliyorlar.
Kozmetik, deterjan, tekstil, gıda, bitki, mobilya, mimari malzemeler, hangi sektördeki
organik ürünü kullanırsanız kullanın bir ürünün organik olabilmesi için toprağından
üretimindeki son aşamalarına kadar her adımının organik yönetmeliğine uygun hazırlanması
gerekiyor.
Uluslararası sertifikasyon kuruluşları, üretimin başından sonuna kadar denetim ve
araştırmalar yaparak ürünü organik olduğunu belirten bir sertifikayla belgelendiriyorlar.
Tüketicinin ürünü alırken dikkat etmesi gereken nokta, ürünün denetleme kurumlarının
verdiği “organik” ibareli ve sertifika numarası yazılı bir etikete sahip olmasıdır.
d. Organik kozmetiğin aciliyeti
Kozmetikler, farkedilmeden insanların günlük bakım alışkanlıklarında önemli bir
yer tutmaktadır. Ortalama bir kimse hergün en az birkaç kozmetik ürünü birden kullanmaktadır.
Bunlar diş macunlarından başlayarak parfümler, makyaj malzemeleri, deodoranlar,
sabunlar, saç bakım ürünleri, saç boyaları, traş köpükleri, cilt kremleri ve diğer
bakım ürünleridir.
İnsanların çoğunluğu, bu ürünlerden kaynaklanan çok az problemle karşılaştığını
düşünür. Ancak dermatologlar uzun süreli kullanımın hemen veya yıllar sonra da ortaya
çıkan birçok iç ve dış hastalığa neden olabileceğini belirtmekteler.
Yüzlerce sabun, şampuan ve cilt kremi üreticisi ürün üzerindeki etiketlerde kendilerini
doğal ve organik olarak tanımlamaktalar.
Bir nemlendirici krem organik kivi, organik çilek, organik aloe vera kullanılarak
üretilmiş olabilir, ancak aynı krem üretim aşamasında onaylanmış organik kimyasallar
listesinde yer almayan sentetiklerle formüle edilerek kullanıma sunulmuşsa bu ürün
organik özelliğini kaybedecektir.
Kozmetik ürünlerde, amaçlanan etkiyi yaratacak sentetik hammaddeler ve sentetik
katkı maddelerinin kullanılması raf ömrü vb. ticari endişeler de göz önüne alındığında
artarak süregelmektedir.
Örneğin şampuan ve sabunlarda zengin köpük, temizlik kokusu ve uzun raf ömrü genellikle
yüzey-aktif sentetik kimyasallar tarafından sağlanıyor. Kozmetik ürünlerde kullanılan
nemlendiriciler çoğunlukla petrol türevi jelatin benzeri bir madde olan petrolatum
gibi kimyasallar içeriyor, aynı kremlerde kullanılan ve cilde kadife gibi bir yumuşaklık
veren silikon bazlı dimethicone gibi.
Bunlar, yağlayıcılar, nemlendiriciler, koruyucular, antioksidanlar, farmasatik ajanlar,
polimerler, boya ve koku verici maddeler, karışımı homojenleştirici, koyulaştırıcı
özellikleri olan ve yaklaşık % 80 i sentetik bazlı maddelerdir.
Bu tür sentetik kozmetik katkı maddelerinin bazılarının uzun süreli temas sonrasında
astım, alerji, cilt döküntüleri ve cilt, meme, rahim ve yumurtalık kanseri riski
oluşturduğu tesbit edildiği için bu konu son yıllarda tüm dünyada sağlık kuruluşları
ve tüketici organları tarafından mercek altına alınmıştır.
Günümüzde gerçek organik bitki ve hammadde karışımları sertifikasyon ve diğer denetimlerden
geçerek onaylanmaktadır.
Bebek ve insan sağlığına yan etkileri olmayan organik üretim teknikleri uygulanmış
ürünlerin kullanımı çok önem kazanmıştır.
e. Sertifikasyon
Organik sertifikasyon organik besin maddeleri ve diğer organik tarım ürünlerinin
üreticilerini kapsayan bir sertifikasyon işlemidir. Ülkelere göre değişiklik göstermekle
birlikte sertifikasyon kriterleri genel olarak ;
- Sentetik kimyasal üretim maddelerinin kullanımının engellenmesi
(suni gübre, böcek öldürücü kimyasallar, antibiyotikler, katkı maddeleri vb.)
- Bir süre boyunca tarım ve hayvancılık yapılan alanların kimyasallar
kullanılmadan işlenmesi şartı (genelde 3 yıl ve üzeri)
- Tarihe göre üretim ve satış kayıtlarının detaylı olarak döküman
halinde saklanması (ilerideki denetimlerde tekrar incelenmek üzere)
- Sertifikalandırılmamış ürünler ile sertifikalı ürünlerin kesin
fiziksel sınırlar ile birbirinden ayrılmış olmaları
- Periyodik olarak tarım ve hayvancılık alanlarının sertifikasyon
kuruluşlarınca denetlenmesidir.
Bazı ülkelerde sertifikasyon sadece devlet kuruluşları tarafından yürütülmekte olup
"organik" teriminin ticari olarak ürün tanıtımı, ürün ambalajları ve ürün
etiketlerinde kullanılması da kesin kurallara bağlanmıştır.
Sertifikalı organik ürünler sertifikasız ürünlere uygulanan yönetmeliklere de uygun
olmak zorundadırlar.
Dünyadaki gelişmeler
Giderek artan bir yoğunlukta organik üretim birçok ülke tarafından teşvik ve regüle
edilmektedir. ABD, Avrupa Birliği, Avustralya, Japonya ve diğer ülkeler üreticilerin
pazara organik ürünler sunabilmelerini "Organik Sertifikasyon" a bağlamışlardır.
Eskiden organik tarım küçük aile işletmesi çiftliklere özgü ve köy pazarlarında
satılan ürünlerle sınırlıyken son yıllarda çok daha yaygın bulunabilmekte ve tüketilmektedir.
ABD de son yıllarda konvansiyonel gıda pazarı yıllık % 2-3 artış gösterirken organik
gıda pazarı % 17-20 civarında büyümüştür. Organik pazara her yıl büyük firmalar
geçiş yapmaktadır.
Tüketiciye ulaşan herhangi bir ürünün organik olup olmadığı sadece üzerinde bulunan
organik sertifikalı olduğunu gösteren işaretler ile doğrulanabilir.
f. Organik ile sentetik arasındaki önemli farklar
Son yıllarda sağlıklı kalmak son derece zorlaştı. Gelişen teknolojiyle birlikte
hayatımıza birçok kimyasallar girdi. Çoğu gizliden gizliye yiyecekten ilaca, giysiden
kozmetiğe yaşantımızın her anını paylaşır oldular. Yaşam kalitemizi bozan, hastalıklara
neden olan doğamıza kesinlikle aykırı bu sentetiklerle sürekli bir aradayız.
Vücudunuza zararlı yabancı maddeler (toksinler) girdiğinde, vücudunuz bunların bir
kısmını doğal yollarla atacak, ama bir kısmı vücut içinde saklı kalacaktır. Vücudunuz,
sahip olduğu doğal savunma mekanızmasından dolayı, bu yabancı maddeleri yağ ile
sarmalayarak zarar vermesini engellemeye çalışacaktır. Bu da zaman içinde depolanan
yağ miktarını artıracaktır.
g. Sentetik ürünlerin uzun vadede insan bedenine zararları
Modern yaşamın günlük hayata getirdiği en büyük değişikliklerden biri de attığımız
her adımda sentetik kimyasallarla karşı karşıya kalmamız. İnsan bedeni tabii ki
yaşamını destekleyen kimyasallardan oluşuyor ancak bedenimize nüfuz edecek yanlış
tipte zararlı kimyasallar ciddi hasarlar bırakabiliyor.
İngiltere'de tescil edilmiş 30,000 in üzerinde kimyasal kayıtlı. Bazıları hayatımızı
kolaylaştırıyor, bazıları hayatımızı daha güvenli kılıyor, ama ya diğerleri ?
Tüketicilerin sadece İngiltere'de güzellik ve bakım ürünlerine yaptıkları harcama
yılda 6,4 milyar sterlini bulmakta, ancak bu malzemelerin bedenimiz üzerinde yaptıkları
etkiler henüz tam olarak gün ışığına çıkarılmış değil. Güzellik endüstrisi ürünlerinin
ne kadar saf, basit ve organik olduğunu tanıtan reklamlara yılda 600 milyon sterlin
harcarken bunların arkasındaki gerçekleri araştıran kuruluşlar bu reklamların aksi
iddiaları gündeme taşıyorlar.
WWF (Dünya Doğal Hayatı Koruma Derneği) İngiltere Toksik Kimyasallar direktörü Elizabeth
Salter Green bedenimizdeki hormon dengesini bozan ve doğal ortamda çok uzun süreler
bozulmadan kalan toksik kimyasalların tüketici sağlığını olumsuz yönde etkilediğini
belirtiyor.
Bazı parfümler (her 100 parfümün 20 si) organik olarak üretilmekteler ancak günlük
hayatımıza giren ve sayıları 5,000 e yaklaşan parfümler, deterjanlar, yumuşatıcılar,
halı ve yer temizlik malzemeleri, hava temizleyiciler, kokulu mumlar, tütsüler gibi
maddelerde kalıcı koku etkisi yüksek sentetik ve çoğunlukla petrol bazlı koku vericiler
kullanılıyor.
Bunlar sadece burnumuz ve akciğerlerimiz yoluyla değil, cildimiz ve yediğimiz koku
katkılı besinlerle sindirim sistemimiz yoluyla da bedenimize nüfuz etmekteler. Bunlardan
bazıları yapılan anne sütü, kan ve idrar analizlerinde ölçülebilir oranlarda bulundu.
Gerçekte birçok parfüm üreticisi firma ne yazıkki sentetik besin kokuları satışlarından
kozmetik parfüm satışlarına oranla çok daha fazla gelir elde etmekte.
Kozmetiklerde migren, astım ve çeşitli alerjileri tetikleyen birçok sentetik koku
maddesi bulunuyor. Klinik deneylerde dikkat dağılması, depresyon, tahriş, üreme
organları problemleri, hiper tansiyon , kalp ritm bozuklukları gibi birçok yan etkiye
de neden olabildikleri sonuçları ortaya çıkıyor.
2002 yılında İsveç’te yapılan bir klinik araştırma sonucunda diş macunları, sabunlar,
vücut ve vajinal şampuanlar, ev temizlik maddelerinde kullanılan Triclosan’ın anne
sütü örneklerinin %60 ında yüksek konsantrasyonlarda bulunduğu belirlendi.
2003 yılında Avrupa Birliği 2 adet Pthalate’ın kozmetik ve koku endüstrisinde kullanımını
yasakladı.
Bu maddelerin insan bedeninde östrojen hormonunu taklit eden bir yapı içerisine
girdikleri, dolayısıyla erkeklerde testis bozuklukları, bebeklerde doğum sakatlıklarına
ve bazı kanser çeşitlerinin tetiklenmesine neden oldukları halen araştırma konusu.
Klinik araştırmalarda göğüs kanserine yakalanmış kadınların kanserli doku testlerinde
deodorant endüstrisinde kullanılan Parabenlere rastlanmıştır. Her ne kadar kesin
olarak bu maddelerin lenf bezleri yoluyla kanseri tetiklediklerine dair kesin klinik
bir sonuca varılmamışsa da dikkatli ülkelerin sağlık bakanlıkları her yıl benzer
yapıdaki birçok sentetik maddelerin kozmetik üretiminde kullanılmasını yasaklayan
listeleri güncellemektedirler.
İngiliz Sağlık Bakanlığı Mart 2005 ten itibaren yürürlüğe girmek üzere yayımladığı
bir yönetmelikle bu tür tehlikeli sentetik maddelerin kozmetik endüstrisinde eser
miktarda dahi kullanımını kesin olarak yasaklamıştır.